282 baskı
Tekirdağ
DOLAR32.5095
EURO34.7826
ALTIN2499.5
Murat Sevgi

Murat Sevgi

Mail: [email protected]

ÇEVRECİLER HER ŞEYE KARŞI!

Şu sıralar Vilayetler Birliği Antalya Belek'te Çevre Komisyonu Başkanlarına yönelik, "HALK SAĞLIĞI VE ÇED SÜRECİ" konulu bir dizi toplantı yapılıyor. Toplantıda, Trakya'da ve Kocaeli bölgesinde yaşanan endüstriyel kirliliğe bağlı kanserler için en büyük ölüm çukuru diyorduk ama değilmiş! Katil yine endüstriyel ama bu sefer resmen sırtımızdan bıçaklanıyoruz! Yani tarımdan!

 

KAÇACAK YER YOK!

            Antalya çevresinde yoğunlaşan, gün geçtikçe büyük bir endüstriye dönüşen tarımsal üretimin etrafa yaydığı pestisitlerin, tarımsal ilaçların neden olduğu kanserin boyutları tahminlerin çok üzerindeymiş! Akdeniz'deki tarımsak kaynaklı kanser Trakya'dan doğu Marmara'ya yoğunlaşan çarpık endüstrileşmenin neden olduğu kanser belasından daha büyük bir soruna dönüşmüş! Yani; İstanbul'da, Kocaeli'de, Gebze'de, Düzce'de, Çerkezköy'de, Çorlu'da, Lüleburgaz'da, Muratlı'da yaşayanların içine düştüğü beladan kurtulmak için hayallerini süsleyen 'Güneye inme' planları da hüsranla sonuçlanacak gibi. Yani, kaçacak yer yok!

 

HASTALIK DEPOLARI:

            Bir diğer konu da bakımsız su depoları! Bu su depolarının sorumlusu iki tane: Birincisi belediyeler, ikincisi apartman ve site yönetimleri.

 

            Yeraltı suları için savaşıyoruz. Nehirleri kurtarmaya çalışıyoruz. Daha kaynağında kirlenmiş sular zaten başımızdaki önemli dertlerden biri ama su temiz bile olsa yolda kirleniyorsa kaynağın temiz olmasının bir faydası yok!

            Depoya giren su dibe çöken tortunun içinde üreyen mikroorganizmalar tarafından kirletildikten sonra musluklarımıza ulaşıyor.

            Bu mikrobik kirliliği önlemek için belediyelerin en çok başvurduğu yöntem ise klorlamak! Klorun öldürücü etkisi bu organizmaların yaşamasını engelliyor. İş bununla bitmiyor. Çeşmemizden akan suda klor olması bizim için de bir risk!

            Yutak, yemek borusu, mide ve bağırsak kanserlerinin nedenleri arasında yediklerimiz ve içtiklerimiz ile birlikte aldığımız kimyasal maddelerin bulunduğu artık çok iyi biliniyor. Mesela Japonlar kadar sağlığına düşkün bir millet bile yediği tuzlu balıklar yüzünden mide kanseri oranlarını zıplatmış. Bu oranlar Fukuşima Nükleer Santrali patladıktan sonra mutlaka değişmiştir.

 

TRAKYA'YA RUS BORU HATTI:

            İğneada yapılması planlanan 3. Nükleer Santralin de adresi. Hemen sınırımızın ötesinde Bulgaristan topraklarında yaşlı ve kötü durumda bir nükleer santral daha var. Ülkemiz topraklarında inşa edilen ilk nükleer santrali Rus şirketine ait. Ruslar enerji konusunda bizimle sürekli ilgileniyorlar. Boru hattı için geçtiğimiz senelerde Türkiye ile anlaştılar. Boru hattı Trakya'dan geçecek. Bir yıl önce İğneada'da binlerce çevreci toplandık ve yapılmak istenen boru hattının İğneada'dan başlayarak İpsala'ya kadar uzanacak güzergaha vereceği zarara dikkat çekmeye çalıştık. Çevremde her gün birilerinin kanser haberlerini almaya alışamadım. Kanser sadece onkolojik değil, siyasi ve bürokratik kanserler var.

 

BÜROKRATİK KANSERLER:

            Özellikle 17 Ağustos 2011 tarihli, 644 sayılı Kanun hükmünde Kararname, Bayındırlık Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı'nın bir kısmını birleştirerek yeni bir bakanlık kurulmasını hükmetti. 5 yıl önce kurulan "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı" bu konudaki fikri tümörün söylemini en çok duyduğumuz kurum oldu. Neydi bu söylemler?

 

1- "Çevreciler yatırıma karşı",

2- "Çevreciler kalkınmaya karşı",

3- "Çevreciler gelişmeyi istemiyor"

 

            Çevreciler karşı! Ama yetkililer de 'SürdürülebilirKalkınma' konusuna karşı. Endüstriyel üretimde "izlenebilirliğe" karşı!

 

            Neden "sürdürülebilirlik" meselesine karşılar?

            Çünkü sürdürülebilirlik ile günü kurtarmak üzere, plansız, baştan savma, etkileri düşünülmeden, bodoslama proje yapmaya kalkışan kafa yan yana olamaz!

 

            Neden "izlenebilirlik" meselesine karşılar?

            İzlenebilirlik, bilgi toplumunda devlet otoritesinin en önemli algı mekanizmasıdır. Bankacılıktan bilişime, hukuktan imara, ticaretten sosyal güvenliğe izlenebilirlik önemlidir. Mesela küçük bir bakkalın 50 kuruşluk sakız için fiş vermesini isteyen Maliye bu isteğini 'izlenebilirlik' için dayatır. Ama aynı devletin kontrolü altındaki endüstriyel üretimi kontrol etmiyor! Yani; tonlarca kimyasalı, iş süreçlerinde oluşan atıkları, sarf edilen hammaddeyi, enerjiyi, iş gücünü izleyen bir sistem yok! Yani tonlarca kimyasalın, 50 kuruşluk sakız kadar önemi yok! bu çarpıklık, etkinlik analizi denen şeyi kendi kendisine uygulamayan otoritenin otoritesini aşındırması anlamına geliyor. Sanırım, bunun bile farkında değiller...

 

            Aslında 'düzen' denen ve çoğu zaman çarpıklıkları ile gündeme gelen, bazen 'sistem' de denen aslında işleyişi tarif eden, yahut moda tabiri ile "süreç" tanımı ile pek bir popüler lakırtı malzemesi var ya; işte, hepsi aynı yere çıkıyor. Bürokratik işleyişin işçileri, "yatırım olsun da nasıl olursa olsun" dediği sürece, "nedir", "ne getirir", "negötürür", "bu işle ilgili bir politikamız var mı" gibi sorular yerine "kaç paralık bütçe", "açılış kurdelesini ne zaman keseriz " gibi şeyleri öncelik olarak görüyorlar.

            Sosyal medyada şunu yazdım: "Bugüne kadar para kazanmak için toprağımızı ve suyumuzu yok ettik; şimdi ise, geri almak için, paramızı, sağlığımızı, canımızı kaybedeceğiz." Böyle olunca da kurdelesi kesilecek en potansiyel işletmeler hastaneler oluyor. Bu gidişle, bol bol kurdelesini kesersiniz.

 

            Hep sevgiyle kalın. Yetişkinlere özel seks videoları izleyeceğimizde en kaliteli şekilde görüntülensin diye tercih ettiğimizde hd porno izle araması yaparak, zevkimize uygun türde porn videolarını, sitede gezerken kasma olmadan ve ücretsiz olarak kopeda.com aracılığıyla izleyebilirsiniz.

 

            Murat SEVGİ

            http://twitter.com/MuratSevgi

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar